29 Haziran 2008 Pazar

Sonbahar...........................

Sessiz bir sonbahar sabahı yine. Titreyen ellerimle pencereyi açtığımda sadece yaprakların hışırtısı ve kuşların cıvıltısı geliyor kulağıma. Küçüklüğümden beri çok severim sonbaharın solmuş yapraklarının yeşil, sarı, kahve rengini. Yağmur yeni dinmiş ortada bir toprak kokusu. Bir kuş konuyor karşımdaki ağacın dalına. Kendine has edasıyla, gülümseyen gözleriyle bakıyor. Kafasını bir de yana eğip bakıyor. Gülümsüyorum uçup gidiyor.
Sen varsın aklımda, hayalimde, hala. Uzaklardasın. Belki torunların cıvıldaşıyor etrafında. Hiç bilemezsin belki de hala seni bekleyen seni düşleyen prensesinin yalnızlığını. Belki duysan da adımı, hatırlamazsın beni. Kapatıyorum pencereyi. Toprağın kokusu hala burnumda, bir kahvaltı hazırlıyorum kendime, kendimize, ikimize... İnce belli iki bardak koyuyorum masaya, iki çatal, iki tabak. Sanki yatağımızdan kalkıp mutfağa geleceksin sessizce. Sarılıverceksin belime, "Günaydın bitmeyen aşkım" diye fısıldayacaksın kulağıma. Dönüp bakacağım güzel, mahmur gözlerine. Gözlerine baktığım zaman hala heyecanlanan titreyen sesimle cevap vereceğim; "Günaydın bitmeyen sevdâm, günaydın..." (071226)

Hiç yorum yok: